16 Nisan 2009 Perşembe

Kot Kumlama İşçilerinin Büyük Dramı

ODTÜ Siyaset Bilimi Topluluğu üyesi öğrenciler, 15 Nisan Çarşamba günü kot taşlama işçileri ile dayanışmak ve konuyla ilgili kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla bir toplantı düzenledi. ODTÜ’de yapılan ve çok sayıda öğrenci ile akademisyenin de ilgi gösterdiği toplantıya Mazlumder Ankara Şube Başkanı Üstün Bol ile Başkan Yardımcısı Esra Duru da katıldı.

Kot taşlama daha doğru bir tabirle kot kumlama işçilerinin dramının anlatıldığı 20 dakikalık “Dönüş” belgeselinin izlenmesiyle başlayan toplantıda konuşmacı olarak bulunan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Kot Taşlama İşçileri Dayanışma Komitesi üyesi Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan hazırladığı slaytlarla, kot taşlama işçilerinde görülen silikosiz hastalığı, hastalığın teşhisi, seyri ve işçilerin yasal durumlarına ilişkin bilgiler verdi.
Kumlama yoluyla kot ağartmanın yurtdışında yasak olmasına rağmen Türkiye’de serbest olduğuna dikkat çeken Kılıçaslan, ülkemizde işgücünün ucuzluğu ve bu alanda bugüne kadar herhangi bir düzenleme olmayışı yüzünden uluslar arası firmaların bu iş için Türkiye’yi kullandıklarına vurgu yaptı.

Kılıçaslan, Amerika’da 1930’lu yıllarda Şahin Yuvası denilen bir tünelin açılması sırasında çalışan 7 bin işçiden 400’ünün patlamalar sırasında maruz kaldığı toz yüzünden bu hastalığa yakalanarak öldüğünü anlattı. Kılıçaslan söz konusu görüntülere youtube’dan ulaşılabileceğini kaydetti. Büyük firmaların bu işi taşeronlar eliyle yürüttüğüne dikkat çeken Kılıçaslan, yaptıkları takibatta beşinci taşerona kadar ulaştıklarını ifade etti.

Türkiye’de kot kumlama sırasında kullanılan ve ucuz olduğu için tercih edilen deniz kumunun zararlı madde olan silikayı yüzde 70 oranında barındırdığını ve diğer kumlara nazaran bu işte çalışanlara daha çok zarar verdiğini anlatan Kılıçaslan, kot kumlayan işçilerin astronotlara benzer, kompresörler aracılığıyla dışarıdan temiz hava giren kıyafetler kullanmaları gerektiğini söyledi. Ülkemizde ise bu tip bir kıyafet yerine, işçilerin nalburlarda satılan 3 TL’lik kâğıt maskelerle kendilerini korumaya çalıştıklarını ifade eden Kılıçaslan, işverenlerin kum ziyan olmasın diye havalandırması bile olmayan 1.5 m²’lik hücrelerde bu işi yaptırdığını anlattı.

Hem çalışırken hem uyurken toza maruz kalıyorlar…

Kılıçaslan, çalıştıkları mekânları aynı zamanda uyumak, yemek yemek için de kullanan işçilerin 2-3 ay gibi kısa bir sürede bu hastalığa yakalandıklarını dile getirdi. Meslek hastalığının tanımının aynı işte en az 2 yıl çalışmayı gerektirdiğine dikkat çeken Kılıçaslan, bu işte çalışan işçilerin hastalığa bir kez yakalandıktan sonra bu kadar bile ömürleri kalmadığını ifade etti.

Kılıçaslan, hastaların yoğunluklarına göre Bingöl, Bitlis, Erzincan, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Sinop ve Trabzon illerinden çıktığını anlatarak, aynı aileden iki çocuğun birden ya da akrabalar içinde birkaç kişinin aynı hastalığa yakalandığı vakalar olduğunu söyledi. Bu işte çalışanların yüzde 98’inin sigortasız olduğunu, bu nedenle şikâyet mekanizmasını kullanamadıkları gibi sağlık giderlerinin karşılanmadığını, ölümlerinin ardından ailelerine herhangi bir maaş bağlanamadığını bildiren Kılıçaslan, geçtiğimiz günlerde Çalışma Bakanlığı tarafından kot kumlamanın yasaklanması ve bu yönde atılan adımlar sayesinde birtakım iyileşmelerin görülmeye başlandığını ifade etti. Kılıçaslan bu düzenlemeden sonra vefat eden iki işçinin ailelerine maaş bağlandığı bilgisini verdi. Şu anda hastalığı tespit edilen 650 işçi bulunduğunu da dile getiren Kılıçaslan, hastaların birçoğunun da “nasıl olsa öleceğim” diye düşünerek doktora bile gitmediğini anlattı.

Yapılan yayınlar neticesinde işverenlerin paniğe kapılarak kot kumlama atölyelerini dağıttıklarını dile getiren Kılıçaslan, bu süreç sonucunda buralarda çalışan çok sayıda yabancı işçinin de ülkelerine döndüklerini ve hastalıklarının orada ortaya çıkması yüzünden haklarında sağlıklı bilgi edinilemediğini anlattı. Kılıçaslan, ayrıca atölyelerin Suriye, Bangladeş, Çin gibi ülkelere kaydığını ifade ederek, “merdiven altı” diye tabir edilen yasadışı kot kumlama atölyelerinin “küresel fabrikalar” olduğunu söyledi. Kot kumlama işlemini lazerle yaptıklarını ifade eden firmaların yalan beyanda bulunduğunu dile getiren Kılıçaslan, bu yöntemle günlük üretimin 500 adetle sınırlı kaldığını, ancak işçilerin kumlamayı bizzat yapmaları halinde günde 2 bin adet kumlanmış kot elde edildiğini söyledi. Kılıçaslan, üreticilerin, kendisini kumlanmamış kotların para etmediği ve bu piyasada büyük paraların döndüğünü belirterek tehdit ettiğini de sözlerine ekledi.

İşçilerin haklarını ararken işverenlere çok sayıda suçlama yapabileceklerini dile getiren Kılıçaslan bunlardan birinin “kasten ölüme sebebiyet vermek” olduğunu söyledi. Komitenin işçilere ücretsiz hukukî yardımda bulunduğunu hatırlatan Kılıçaslan, aynı tehlikeye teflon, porselen fabrikalarında çalışan işçilerin, diş teknisyenlerinin de maruz kalabileceğine dikkat çekti.

Kılıçaslan çözüm önerisi olarak sigortasız, sendikasız işçi çalıştırılmamasını, yasaların ve yönetmeliklerin gerektiği gibi uygulanmasını gösterdi. Son yasal düzenlemenin önemli olduğuna da dikkat çeken Kılıçaslan, bu işçilerin SGK kapsamına alınması, sağlık giderlerinin karşılanması ve sosyal haklarının verilmesi gerektiğini ifade etti.

Daha sonra soruları cevaplandıran Kılıçaslan, hastalığın seyrinin her hastada farklılıklar gösterdiğini, örneğin askere alınırken yapılan muayenede herhangi bir bulguya rastlanmayan bir hastanın idman sırasında nefes darlığı nedeniyle hayatını kaybettiğini anlattı. Kılıçaslan, köklü çözüm için meslek hastalıkları alanında kalıcı düzenlemeler gerektiğine dikkat çekerek, sendikaların sorunun çözümünde önemli bir rol üstlenebileceğine de vurgu yaptı. Silikanın yanı sıra solventin, toksik maddelerin de işçi sağlığını tehdit ettiğini dile getiren Kılıçaslan, İstanbul’da meslek hastalıkları alanında bir oluşum başlattıkları müjdesini verdi. Kılıçaslan, kot kumlama işçilerinin yaşadığı dram nedeniyle uluslar arası birçok bağlantı kurulduğunu, bu bağlantılar neticesinde örneğin İsveç’in Türk kotlarını boykot ettiğini, konunun İngiltere’de gündeme getirildiğini, TEKSİF’in sorunun İLO’da ele alınması için çaba sarf ettiğini de sözlerine ekledi. Kılıçaslan, başka ülkelerde de böyle atölyeler ve dolayısıyla hasta işçiler bulunmasına rağmen konunun yalnızca Türkiye’de gündeme gelmesinin de sorunun başka bir boyutu olduğunu vurguladı. Toplantı sonrasında hasta işçiler yararına rozet ve cd satışı yapıldı. Toplanan para Kot Taşlama İşçileri Dayanışma Komitesine iletilmek üzere öğrenciler tarafından Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan’a teslim edildi.

Silikozis nedir?

Silikozis hastalığı, kot kumlama sırasında kullanılan kumun solunum yoluyla akciğerlere, lenflere ulaşması, bağışıklık sisteminin bu yabancı maddeyi yok edebilmek amacıyla etrafını sarması ve ciğerlerde bu şekilde kitlelerin oluşup ciğeri işlevsiz kılmasıyla ortaya çıkıyor. Hastalığın akciğer nakli dışında bir tedavisi bulunmuyor. Ülkemizde akciğer nakli henüz çok yaygın değil ve oldukça pahalı bir yöntem. Genellikle dar gelirli ailelerin, oldukça genç yaşta çocuklarının (ortalama 20-25 yaş) yakalandığı bu hastalık, onları sevdiklerinin gözleri önünde hızla ölüme sürüklüyor. Bu hastalığa yakalanan kişilerde ileri derecede nefes darlığı, terleme, yorgunluk, iştahsızlık görülüyor. İleri aşamalarda hasta yataktan kalkamıyor. Hastalığa yakalanan işçilerin hastalığın ortaya çıkışından sonraki günlerini en acısız şekilde yaşayabilmeleri için de yine oldukça pahalı birtakım ilaçlar ve sağlık araçları gerekiyor.
Ankara Şube Başkan Yardımcısı

Esra DURU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder